CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak kendisini kaçırıp, döven ülkücü Koçero ile CHP Genel Merkezi'nde buluşup helalleşti. Ortaya çıkan detaylar ise şaşkınlık yarattı.
Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk bugünkü köşesinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaçırılması ve dövülmesi dosyasını açtı ve Koçero'ya ayrı açıklamalarına ayrı yer verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, öğrencilik döneminde ülkücüler tarafından kaçırılarak dövüldüğünü daha önce anlatmıştı ki bu unutulan hikaye Koçero lakaplı Muammer Sözügüzel ile helalleşmesi ve detayları ile yeniden gündem oldu.
Saygı Öztürk, "CHP Genel Başkanının 'Helalleşme' çağrısında, makam odasında işte böyle bir olay yaşandı" diyerek perdeyi açtı.
Saygı Öztürk'ün "Ankara'da öğrencilik döneminde Kemal Kılıçdaroğlu'nun böğrüne silah dayanıp götürülmesi, bir okulun bahçesinde dövülmesinin öyküsünü anlatacağım. Kılıçdaroğlu'nu götüren, döven isim ise “Koçero” olarak tanınan 1947 doğumlu Muammer Sözügüzel. O, Ankara Kurtuluş Lisesi'nde öğrenciyken, derse geç gelmeyi alışkanlık haline getirince, bir gün Cebir dersi öğretmeni sınıfta, “Böyle öğrencilik olmaz. Git o zaman ‘Koçeroluk yap' deyince, lakabı o günden sonra ‘Koçero' oldu." diyerek başladığı yazısında şöyle devam ediyor;
ÖNCE SOLCUYDU
“Koçero' lise yıllarında sol görüşü benimsiyordu. Koçero, “Solcu olmamın tek nedeni, ABD askerlerinin Ankara'da kızlarımızı kollarına takıp dolaşmasıydı. Bu durum kanıma dokunuyordu. Sanki ülkemizi ABD tarafından işgal ediliyormuş gibi görüyordum” diyor ve sonra nasıl sağcı olduğunu şöyle anlatıyor:
“Kurtuluş Lisesi'nin hemen yanında Siyasal Bilgiler Fakültesi var. Orada sol görüşlü öğrencilerin bir eylemine destek için gitmiştik. Konuşan kişi ‘Bizim Peygamberimiz Lenin' deyince sinirlenip küfrettim. Bu olaydan sonra orada beni dövdüler. Kafamda hala o dayağın yara izi var…
Hukuk Fakültesi'nde öğrenci derneği seçimi vardı. Orada bir tarafta Devrimci, diğer tarafta Bizim Anadolu Grubu vardı. Anadolu ismi bana sıcak geldi. Sonra Türk Ocağı'nda Alparslan Türkeş'in, Muzaffer Özdağ'ın, Dündar Taşer'in seminerlerine katıldım.
İKİ KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
“Koçero” sağcıların “Vurucu gücü” haline gelmişti. Hemen her eyleme gidiyor, kavgalarda hep ön saflarda yer alıyordu. Solcuların denetimde olan Site Öğrenci Yurdu'nun kurtarılması için sağcılar harekete geçmişti. Yurdun girişinde bulunan anons merkezinden, “Site yurduna ülkücü hareket el koymuştur” denilince, Koçero'nun anlatımına göre solcular apar-topar yurttan ayrıldı. Yurt sağcıların eline geçmişti. Sürekli marşlar söyleniyordu.
Olaylar nedeniyle Site yurdu kapatılınca, sağcılar bu kez Yıldırım Beyazıt yurdunu ele geçirdi. Asker dönüşü Gazi Fişek fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlayan ‘Koçero' yine eylemlere katılıyordu. Trende bildiri dağıtılması nedeniyle çıkan kavgada iki kişi öldürüldü. Sanıklardan birisi de “Koçero”ydu. Ulucanlar Cezaevinde sağcıların kaldığı koğuşta 5,5 ay cezaevinde yattı ve sonuçta beraat etti.
VE KILIÇDAROĞLU'NU KAÇIRDILAR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun toplumun her kesimiyle “Helalleşme” çabası devam ederken, Belediye Şirketinde Genel Müdür Yardımcısı olarak görev Yapan Alpaslan Yılmaz'a, “Koçero diye birisi vardı. Onu bulabilir misiniz?” dedi. Ülkücü kökenli Alpaslan Yılmaz, “Koçero”yu tanıyordu. Buldu, “Kılıçdaroğlu seninle helalleşmek istiyor” dediğinde, “Koçero” şaşırdı. Artık düşünceleri, dünyaya bakışı da değişmişti. O da, “Barış, kardeşlik” diyordu. Yanlarında meslektaşım Yavuz Selim Demirağ, Ankara Milletvekili Nihat Yeşil ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gittiler. Sonrasını “Koçero”dan dinliyorum:
NEDEN VE NASIL KAÇIRDILAR? NEDEN DÖVDÜLER?
“Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde bizim arkadaşlara saldırı olmuştu. Onlara destek için Abdullah Çatlı, Mehmet Nacar ve bazı arkadaşlarla birlikte gittik. Sol grubun önde gelen isimlerinden birisi de Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Bu kişiyi takibe aldık. Fakültenin önünden ayrılıp Ankara Radyosu ve Türk Hava Kurumu'nun olduğu tarafa doğru yürüyordu. Mehmet Nacar'la birlikte yetiştik. Tabancamı belimden çıkarıp Kılıçdaroğlu'nun birden koluna girip böğrüne dayadım. ‘Sesini çıkartma ve bizimle gel' dedim. Kendisi son derece soğuk kanlıydı. Sağcıların kontrolü altında olan Ticaret Turizm Okulu'nun bahçesine götürdük. Amacımız sorgulamak ve biraz bilgi almaktı.
Ancak Kılıçdaroğlu, pek bilgi vermiyordu. Bunun üzerine kendisini dövmeye başladık. Ben boks başta olmak üzere dövüş tekniklerini biliyordum. Kılıçdaroğlu, karşı koymadığı için ben birkaç sert vuruştan sonra bıraktım. Mehmet Nacar ama epey dövdü. Kılıçdaroğlu'nu götürmemiz, sorgulamamızı, dövmemiz yarım saat kadar sürdü. Sonra bıraktık.”
KAPIDA KARŞILADI
Kılıçdaroğlu, Koçero'yu, Alpaslan Yılmaz, Yavuz Selim Demirağ ve Nihat Yeşil'i odasının kapısında karşıladı. Pandemi nedeniyle yumruklu olarak selamlaştılar. Kılıçdaroğlu, “Koçero, yumruğun eskisi gibi sağlam” dedi. Gülüştüler. Ziyaretçilere ne içecekleri sorulduğunda, “Koçero” da, “Çay” dedi. Buna Kılıçdaroğlu itiraz etti, “Bu çok önemli bir buluşma. Kahvenin 40 yıl hatırı var. Kahve içelim” diye itiraz etti. Kahveler içildi, hatıra fotoğrafları çekildi. “Koçero” bu unutulmaz ziyaretiyle ilgili olarak bana şunları söyledi:
"Kendisine tabanca dayamış, yumruk vurmuş birisi olmama rağmen"
“Hepimiz birbirimize tanımadan kurşun sıkıyorduk. Birbirimize hakkımızı helal edelim. Kaynaşmayı, birleşmeyi yaşayabilmek için bu hareketi yaptık. Hoşgörülü olmak gerekiyor. Kılıçdaroğlu, kendisine tabanca dayamış, yumruk vurmuş birisi olmama rağmen bana çok candan davrandı. Keşke, üzücü olaylar yaşanmasaydı. Peygamberimiz de düşmanının yanına gidip, ‘Kimin dişini kırdımsa o da gelip benim dişimi kırsın. Kimi incittimse gelip beni incitsin' demişti. Bu ziyaretten ben gerekli dersi aldım, torunlarıma da bunu anlatacağım. Büyük dostluklar, büyük kavgalarla başlar. Ben, kendimi Kılıçdaroğlu'nun dostu olarak görüyorum.”
CHP Genel Başkanının “Helalleşme” çağrısında, makam odasında işte böyle bir olay yaşandı. Bir zamanlar elinde zincirle kavgalarda yer alan “Koçero” da üzdüklerinden, dövdüklerinden dolayı pişmanlık duyduğunu ekledi…