Türkiye Cumhuriyeti tam 99 yıl öncekurulduğu gün “Gitmedik, gitmeyeceğiz!” ve “Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz!” sözleri haykırılırken, tarihten dikkat çeken bir anı hatırlandı: ''Kartalların Şerefine''
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet... Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler..." diyerek Cumhuriyet savaşını anlatan ulu önderimi Gazi Mustafa Kemal Atatürk bugün yine özlemle anılırken, akıllara da unutulmayan sözler ve tarihi anlar geldi.
Öncelikle dünyanın en büyük ve en prestijli gazetelerinden New York Times’ın 1923 tarihli haberinde dediği “Bir avuç Türk dünyaya meydan okudu.” haberi gurur ile anılırken, bir de Ata'mızın Cumhruiyet balosunda söylediği cümleler ve "Kartalların Şerefine'' sözünü geldi.
Cumhuriyet Bayramı’nın anlamının kendi için çok daha anlamlı ve önemli olduğu Ulu önder Atatürk, bundan 90 yıl önce, yine aynı heyecanla 29 Ekim törenleri için meşhur 10’ncu Yıl Nutku’nu hazırlarken, dönemin Milli Eğitim Bakanı Profesör Hikmet (Bayur) Bey ile sohbet eder ve hazırladığı cümleleri okur.
Gazi, bayramın sabahında Hikmet Bey’i görünce, “Bu gece çalıştım ve nutku yazdım,” der ve birlikte kahvelerini yudumlarlarken, şu sözleri okur;
“…Bu söylediklerim gerçek olduğu gün senden ve bütün uygar insanlıktan dileğim şudur: Beni hatırlayınız.”
Bu sözler bugün çok daha anlamlı hale gelince ilk hatırlananlardan oldu.
''Kartalların Şerefine''
29 Ekim 1933, Ankara Palas Oteli
Cumhuriyet Balosu
Türkiye'nin şıklığı, saygınlığı ve saygısı dillere destan olan o günlerde saat, Cumhuriyet’in ilan edildiği vakit olan 20.30’u gösteriyordu ve salondakiler topların art arda patlamasıyla birlikte mutlulukla yerlerinden sıçradı.
Salonda az sayıda havacı subay vardı ve onlar da yaşlı subaylardı. Bir ara Gazi etrafına bakındı ve Mehmet’e yanına gelmesini işaret etti, eliyle ağzını kapatarak kulağına fısıldadı:
“Nasıl görünüyorum Memo? Kılık, kıyafet, saç baş?”
“Mükemmel görünüyorsunuz Gazi Paşam,” dedi sonrasında ise Gazi’nin sesi duyuldu:
“Bütün havacılar bu kadar mı?”
Havacı Yüzbaşı Zeki (Gülsüm) salonun ana kapısının ardından sesini yükselterek yanıt verdi:
“Hepsi bu kadar Paşam!” dedi ve kısa bir suskunluğunun ardından sözlerinin devamını getirdi:
“Paşam, biz uçuş elbiselerimizle uçarız. Büyük üniforma ile uçmayız. Bugün yapılan hava törenine de birliklerimizden uçuş elbiselerimizle katıldık. Bu nedenle, Ankara’da görevli hava subaylarımızdan başka hiçbirimizin büyük üniforması yok. (Büyük üniforma: Tören kıyafeti) Başbakanlıktan Merkez Komutanlığı’na gönderilen emirde, büyük üniforması olmayan subayların baloya giremeyecekleri bildirilmiş. Bu emre uyularak bizi baloya almıyorlar.”
Yüzü asılan Atatürk “Havacılar şimdi neredeler çuçuk?” diye sesini yükseltti ve “Hepsi bir yana dağılmış eğleniyorlardır Paşam,” cevabını aldı.
Salonda çıt çıkmıyordu ve Gazi başını hızla sağa sola çevirdi, merkez komutanını bulup, “Bütün inzibatlar seferber edilecek, nerede olurlarsa olsunlar bütün havacıları toplayıp buraya getirsinler!” diye seslendi.
Yüzbaşı Zeki bir kez daha söze atılarak “Fakat Paşam hiçbirimizin büyük üniforması olmayacak ki…” deyiverdi ki, Gazi genç havacıya bir an baktıktan sonra, bakışlarını bir kez daha merkez komutanına çevirerek emrini tekrarladı…
Çok geçmeden Ankara Palas salonları heyecanlı, şaşırmış genç havacılarla doluverdi.
Gazi Paşa havacıları görünce kordiplomatiğin yanından ayrılarak havacıların yanına geldi ve de hepsinin ellerini tek tek sıkıp hatırlarını sorduktan sonra onlar için şampanya istetti…
Garsonlar şampanyaları getirince Gazi, yakınındaki havacı subayların, kadehleri özenle doldurarak teker teker ikram etti, elindeki şişe tükendiğinde havaya kaldırıp haykırdı:
“KARTALLARIMIZIN ŞEREFİNE!”
